Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, gelişen yapay zeka teknolojilerinin hafıza ve beyin işlevleri üzerindeki etkisinden bahsetti.
Mesele yapay zekâ değil, onunla ne yaptığımız!
Son dönemde yapay zekâ kullanımıyla birlikte ‘beynin tembelleştiği’ veya ‘beyin fonksiyonlarının zayıfladığı’ yönünde yapılan yorumların bilimsel bir tanım olmadığını aktaran Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Ancak dijitalleşmenin bazı bilişsel süreçleri nasıl etkilediği uzun süredir araştırılıyor.” dedi.
Yapay zekâ ve dijital araçların, bilgiye ulaşmayı kolaylaştırdığı için ezberleme gibi bazı işlevleri daha az kullanmamıza yol açabileceğine dikkat çeken Alp, “Fakat bu doğrudan bir zayıflama değil; beynin farklı becerilere yönelmesi anlamına geliyor. Örneğin, artık bilgiyi değil, bilginin nerede olduğunu hatırlıyoruz. Buna ‘aktarımlı bellek’ deniyor. Yani kişi bilginin kendisinden çok, ona nasıl ve nereden ulaşacağını zihninde tutuyor. Bazı araştırmalar, yoğun dijital uyaranın dikkat süresini kısaltabileceğini gösteriyor; ama bu etki, teknolojiyi nasıl kullandığımıza bağlı. Yani mesele yapay zekâ değil, onunla ne yaptığımız. Doğru kullanıldığında beyni tembelleştirmez, hatta bazı bilişsel becerileri geliştirebilir.” şeklinde konuştu.
Bilinçli kullanılırsa, yapay zeka gençlerin bilişsel gelişimi için tehdit değil, aksine fırsat olabilir!
Yapay zekâ araçlarının özellikle gençlerde ve öğrencilerde bilgiye çabuk ulaşma kolaylığı sebebiyle beyin gelişimini olumsuz etkileyebileceği konusuna değinen Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Bu konuda önemli olan, gençlerin yapay zekâyı nasıl kullandığıdır. Yapay zeka araçları bilgiye hızlı ulaşmayı sağlıyor, evet; ama bu kolaylık, eğer sorgulamadan, düşünmeden, sadece ‘kopyala-yapıştır’ şeklinde kullanılıyorsa, elbette eleştirel düşünme, problem çözme ve hafıza gibi becerilerin gelişimini olumsuz etkileyebilir.” dedi.
Özellikle gelişim çağında olan bireyler için zihinsel çabanın, öğrenmenin en kritik parçası olduğunu vurgulayan Alp, “Diğer yandan, bu araçlar doğru kullanıldığında, örneğin fikir geliştirmek, yazı planı oluşturmak, araştırma yaparken kaynakları organize etmek gibi şekillerde, üretken düşünmeyi ve bilişsel esnekliği destekleyebilir. Yani mesele yapay zekânın varlığı değil, onun bir ‘kestirme yol’ mu yoksa bir ‘araç’ olarak mı kullanıldığıdır. Eğitim sistemimiz bu noktada rehberlik edebilirse, bu teknolojiler gençlerin bilişsel gelişimi için bir tehdit değil, aksine bir fırsat olabilir.” açıklamasını yaptı.
Teknoloji, bilgiyi saklama ve işleme sorumluluğunu beyinden alırsa, hafıza sistemleri pasifleşir!
Son yıllarda özellikle yapay zekâ tabanlı araçların yürütücü işlevler, yani karar verme, planlama ve analitik düşünme gibi beceriler üzerindeki etkileri hakkında dikkat çekici araştırmalar yapıldığını dile getiren Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Bulgular, bu teknolojilerin bazı bilişsel süreçleri otomatikleştirerek kullanıcıyı düşünme eyleminin dışına itebildiğini gösteriyor.” dedi.
Özellikle genç yaş gruplarında, problemle yüzleşmek yerine cevabı doğrudan almayı alışkanlık haline getirmenin, zihinsel esnekliği ve çok yönlü düşünmeyi zamanla zayıflatabildiğini kaydeden Alp, şunları söyledi:
“Fakat bunun karşısında farklı bir tablo da var: Doğru kurgulanmış bir kullanım senaryosunda, bu araçlar planlama becerilerini geliştirebilir, karmaşık bilgiyi daha hızlı işleyip analiz etme kapasitesini artırabilir. Yani aslında mesele bu araçların beyne ne yaptığı değil, beynin bu araçlarla ne yaptığıdır.
Bilgiyi doğrudan akılda tutmak yerine ‘nasıl ulaşırım?’ sorusuna odaklanmak, hafıza sistemlerimizin kullanım şeklini değiştiriyor. Özellikle semantik hafıza (genel bilgi deposu) yerine, aktarımlı bellek dediğimiz sistem devreye giriyor. Yani kişi bilginin kendisini değil, hangi kaynaktan ve nasıl bulacağını hatırlamaya başlıyor. Bu durum kısa vadede pratik gibi görünse de, uzun vadede bilgiyi yapılandırarak öğrenme ve kendi belleğini aktif kullanma becerilerini zayıflatabiliyor. Özellikle öğrenme çağındaki bireylerde, bilgiye ulaşmak kadar o bilgiyi içselleştirmek de önemlidir. Sadece dış kaynaklara yaslanmak, hafızanın işlemleme gücünü ve kalıcılığını zamanla azaltabilir. Yani teknoloji, bilgiyi unutturmaz ama onu saklama ve işleme sorumluluğunu beyinden alırsa, hafıza sistemleri pasifleşir.”
Teknoloji düşünmeyi değil, düşünmemeyi seçtiğimizde sorun!
Yapay zekâ araçlarını toptan ‘zararlı’ ilan etmenin fazla kestirme bir yaklaşım olduğunu kaydeden Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Evet, kolaycılığa kaçan biri için bu sistemler zamanla düşünme alışkanlığını zayıflatabilir ama suç yapay zekâda değil, onu nasıl kullandığımızda.” dedi.
“Bir öğrenci ödevini tamamen bu tür bir araca yaptırıp satırını bile okumuyorsa burada gelişecek bir beyin süreci zaten yoktur.” diyen Alp, bir başkasının aynı aracı fikir üretmek, plan yapmak, kendi yazdığını geliştirmek için kullanmasının ise çok farklı olduğuna işaret etti. Meselenin araç değil, niyet olduğunu vurgulayan Alp, teknolojinin düşünmeyi değil, düşünmemeyi seçtiğimizde sorun olacağının altını çizdi.
Beyin, hangi becerilere ihtiyaç varsa ona göre şekilleniyor!
10-20 yıl gibi orta vadeli bir süreçte yapay zekâ kullanımının insan beyninde bazı kalıcı değişikliklere yol açmasının mümkün olabileceğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Zeynep Betül Alp, “Ancak bu değişikliklerin niteliği, doğrudan teknolojinin kendisinden değil, bireylerin bu teknolojiyi nasıl entegre ettiklerinden kaynaklanacaktır. Nörobilimsel olarak beyin, çevresel taleplere göre yeniden örgütlenen bir yapıya sahip, yani nöroplastisite. Bu, sık kullanılan sinirsel yolların güçlenmesi, nadir kullanılanların ise zayıflaması anlamına gelir.” dedi.
Yapay zekâ sistemlerinin, bilgiye erişim, problem çözme ve karar verme gibi bilişsel yükleri sürekli olarak dış kaynaklara aktarması halinde, beynin bu işlevlerle ilişkili alanlarında, özellikle prefrontal korteks gibi yürütücü bölgelerde, işlevsel değişimler gözlemlenebileceğini de kaydeden Alp, sözlerini şöyle tamamladı:
“Öte yandan, dijital bilgi yönetimi, hızlı veri tarama, eleştirel filtreleme gibi daha önce pek kullanılmayan yetiler ön plana çıkabilir ve farklı nöral ağlar güçlenebilir. Dolayısıyla, bu sürecin tek yönlü bir ‘bozulma’ olarak değil, bir işlevsel dönüşüm olarak değerlendirilmesi gerekir. Beyin, hangi becerilere ihtiyaç varsa ona göre şekillenir. Yapay zekâ bu ihtiyaçları değiştiriyor, sonuç olarak beynin çalışma örüntüsü de onunla birlikte değişiyor. Bu değişim olumlu da olabilir, olumsuz da; belirleyici olan, teknolojiyle nasıl yaşadığımız ve onu ne kadar bilinçli kullandığımızdır.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
+ There are no comments
Add yours